2023 yılının, hastalıkla mücadele için önemli bir yıl olduğunun altını çizen Türkiye Alzheimer Derneği uzmanları, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’ne özel açıklamalarda bulundu.

İSTANBUL (İGFA) -Tüm dünyada 57 milyon, Türkiye’de ise 700 bin kişiyi etkisi altına alan Alzheimer hastalığı, günlük hayatı etkileyen ve zihinsel yeteneklerde bozulmalara neden olan nörodejeneratif bir hastalık olarak tanımlanıyor.

2023 yılının, hastalıkla mücadele için önemli bir yıl olduğunun altını çizen Türkiye Alzheimer Derneği uzmanları, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’ne özel açıklamalarda bulundu.

Konu ile ilgili bilgiler veren dernek başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, “Amerika Birleşik Devletleri'nde Amerikan Sağlık ve İlaç Dairesi (FDA), bir Alzheimer ilacının tam kullanım onayını verdi” şeklinde konuştu.

Tüm dünyada yaşlı nüfusun artması nedeniyle, Alzheimer hastalığının görülme oranında ilerleyen yıllarda ciddi bir artış yaşanması bekleniyor.

Günümüzde yaklaşık 57 milyon kişi Alzheimer hastalığı ile mücadele ederken, 2050 yılında 140 milyon kişiye Alzheimer teşhisi konulacağı tahmin ediliyor. Hastalıkla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla belirlenen 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nün bu yılki teması ise, hastalıkla ilgili erken teşhise ve risk faktörlerine dikkat çekmek amacıyla ‘Çok erken değil, çok geç değil’ (Never too early, never too late) olarak belirlendi.

Türkiye Alzheimer Derneği’nin 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü sebebiyle düzenlediği basın toplantısında, teşhis ve tedavi ile ilgili güncel gelişmeler paylaşıldı ve demans riskini azaltmanın yolları konuşuldu. Ayrıca hasta yakınlarına yönelik olarak geliştirilen ücretsiz uzaktan eğitim platformu tanıtıldı.

2023 yılının Alzheimer hastalığı tedavisinde önemli gelişmelere sahne olduğuna dikkati çeken Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, "Amerika Birleşik Devletleri'nde Amerikan Sağlık ve İlaç Dairesi (FDA), bir Alzheimer ilacının tam kullanım onayını verdi. Bu ilaç, Lecanemab adı verilen bir molekül ve beyinde hastalıkta biriken amiloid isimli proteinleri temizliyor” bilgisini verdi. Her iki ilacın da henüz Türkiye'de mevcut olmadığını ifade eden Bilgiç, "Maalesef ki yeni ilaçlar oldukça maliyetli bir şekilde karşımıza çıkıyor bu durum da hastaların ilaca erişiminde bir bariyer olabiliyor" dedi.

Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nil Tekin, Akdeniz tipi beslenmenin Alzheimer’a karşı etkili bir beslenme şekli olarak kanıtlandığının altını çizdi. Ayrıca, Alzheimer riski taşıyan bireylerde dahi, Akdeniz tipi diyetin uygulanmasıyla bu riskin azaltılabildiğine dair önemli bulgulara rastlandığını da belirten Doç. Dr. Tekin, “Geleneksel Akdeniz tipi diyeti, yüksek miktarda zeytinyağı, meyve, kuruyemiş, sebze, tam tahıl, balık ve kümes hayvanı tüketimi ile karakterizedir. Bu beslenme şeklinde süt ürünleri, kırmızı et, işlenmiş et, işlenmiş gıdalar ve tatlı düşük miktarda tüketilir. Ancak dikkate değer bir nokta da Akdeniz tipi diyetin sadece besin seçimleriyle değil, aynı zamanda Akdeniz’de yaşayanların yaptığı gibi keyifli ve uzun sofralarda, sosyal etkileşim içinde tüketilmesinin de koruyucu etkisini artırabileceğidir. Örneğin, Akdeniz tipi diyeti Baltık ülkelerinde benimseyenlerde Alzheimer riski daha az düşmektedir. Bu da sosyal etkileşimin ve toplumsal bağların, besinler kadar korunmada önemli bir faktör olabileceğini göstermektedir" ifadelerini kullandı.